Monthly Archives: March 2022

“Avcının İç Huzuru”-Kendime Not

“O da çoğu insanın şu veya bu zamanda merak ettiği gibi, neden androidlerin empati ölçme testiyle karşı karşıya kaldığında çaresizce bocaladığını merak etmişti. Belli ki empati sadece insan toplumu için geçerliyken, zeka bir dereceye kadar örümcekgiller de dahil olmak üzere bir filum ve türde bulunabiliyordu. Empati yeteneği her şeyden evvel sağlam bir grup içgüdüsü gerektiriyordu; örümcek gibi tek bir organizmanın buna hiç ihtiyacı olmazdı; aslına bakılırsa bu bir örümceğin hayatta kalma yetisini yok ederdi. Bu avının yaşama arzusunun bilincinde olmasını sağlardı. Böylece bütün yırtıcılar, hatta kediler gibi çok gelişmiş memeliler bile açlıktan ölürdü.

Bir keresinde empatinin otoburlarla veya etle beslenmeden uzak durabilecek hepçillerle sınırlı olması gerektiğine karar vermişti. Çünkü nihayetinde empati yeteneği avcı ile kurban, kazanan ile yenilen arasındaki sınırları bulandırıyordu. Mercer’le birleşmede olduğu gibi, herkes birlikte yükseliyor ve döngü sona erdiği zaman mezar dünyasının çukuruna herkes birlikte düşüyordu. Garip bir şekilde bu bir tür biyolojik -ama hem yararlı hem zararlı- sigortaya benziyordu. Bir yaratık sevinç duyduğu zaman bir ölçüde bütün diğer yaratıkların durumunu yansıyacaktı. Gelgelelim, herhangi bir canlı ıstırap çektiği zaman, geri kalanlar da bunun gölgesinden tamamen kurtulamazdı. Bu şekilde insan gibi bir sürü hayvanın hayatta kalma faktörü daha yüksek olur, bir baykuş veya kobra yok olurdu.

Belli ki insansı robot yalnızca yırtıcıydı.

Rick onları bu şekilde düşünmeyi seviyordu; bu işini yenilir yutulur hale getiriyordu.” Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, Philip. K. Dick, çev. Nur Yener, Alfa Yayınları, İstanbul, 2020, s. 38-39.

“Bugün senin bakış açından, şaşkınlığın anlaşılabilir Kathy. Ama tarihsel açıdan bakmaya çalış. Savaştan sonra, 50’li yılların başında, bilimde peş peşe, hızla büyük adımlar atıldı ve durup onları gözden geçirmeye, doğru soruları sormaya vakit kalmadı. Aniden yeni olasılıklar gözler önünde serilmişti; daha önce tedavisi olmayan hastalıklara çare bulunmuştur. Dünya en çok bunu görmek istedi. Uzun bir süre boyunca, insanlar bu organların hiçlikten ortaya çıktığına inanmayı tercih ettiler, veya bir boşluk içinde geliştiğine inanmak istediler. Evet, tartışmalar oluyordu. Ama insanlar… öğrencileri düşünmeye başladıklarında, sizin nasıl yetiştirildiğinizi düşünmeye başladıklarında, sizin yapılmanız gerekir mi diye düşünmeye başladıklarında… artık çok geçti. Kanseri tedavi edilebilir bir hastalık olarak gören dünyaya bu tedaviyi bırakmalarını, eski karanlık günlerine dönmelerini nasıl söyleyebilirsin ki? Geriye dönmek imkansızdı. İnsanlar sizin varlığınızdan ne kadar rahatsız olursa olsunlar onları esas ilgilendiren kendi çocukları, eşleriydi, anne-babaları, arkadaşlarıydı; onların kanserden, felçten, kalp hastalığından ölmemesiydi. Bu yüzden uzun süre ortaya çıkarılmadınız ve insanlar sizleri düşünmemeye çalıştı. Sizin insan olmadığınızı düşündüler, bu yüzden bir öneminiz yoktu. Bizim küçük hareketimiz ortaya çıkana kadar işler böyle devam etti. Neye karşı savaştığımızı anlıyor musunuz? İmkansızı gerçekleştirmeye çalışıyorduk. Dünyanın organ bağışı yapacak öğrencilere ihtiyacı vardı. Durum böyleyken, sizleri insan olarak görmeye hep karşı olacaklardı. Evet, yıllarca savaş verdik ve sizin adınıza en azından birçok gelişme sağladık, bunu başardık, en azından seçilmiş bir azınlık için şartları iyileştirdik. …” Beni Asla Bırakma, Kazuo Ishiguro, çev. Mine Haydaroğlu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2016, s. 248.